Bir ağacı oymuşlar, İçine dünyayı koymuşlar
(Radyo – Televizyon)
Konuş deyince konuşur, sus deyince susar
(Radyo)
Sesi var canı yok, konuşur ağzı yok
(Radyo)
Bir küçücük kutudur, bütün dünya yurdudur
(Radyo)
Biz onu görürüz o bizi görmez, o konuşur dinleriz biz konuşuruz dinlemez
(Televizyon)
Bir ağacı oymuşlar, İçine dünyayı koymuşlar
(Televizyon)
Kuyruğu var, canlı değil, konuşur, ama insan değil, camı var, ama pencere değil
(Televizyon)
Küçük kare kutu, içi insan dolu
(Televizyon)
Sabah erkenden çıkarlar, haberleri yayarlar, onu alır okursun, sen haberdar olursun
(Gazete)
Her gün yeniden doğar, dünyaya haber yayar
(Gazete)
Buradan attım kılıcı, halep’te oynar ucu
(Telefon)
Alınca elimize, “alo” deriz ilk önce
(Telefon)
Burada bağırsak, orda duysak
(Telefon)
Ben iki hasretlinin arasında dururum onları konuştururum
(Telefon)
Çın çın eder, haber sorar
(Telefon)
Zilim var, kapım yok
(Telefon)
Uzun yoldan kuş gelir, ne söylerse hoş gelir
(Mektup)
İstanbul da pişer, kokusu buraya düşer
(Mektup)
Ne ağzı var ne dili, konuşur insan gibi
(Mektup)
Uzun uzun yollardan, bir acayip kuş gelir Ne güzel dili var, ne söylerse hoş gelir
(Mektup)
Mektubu yazarım, onun içine koyarım Yalayıp kapatırım, üstüne pul yapıştırırım
(Zarf)
Yürüyerek dolaşır, her eve mektup taşır
(Postacı)